Hazır Sezon Bitmişken: The Last of Us Dizisinin HAYAL KIRIKLIĞI Yaratmasının 5 Nedeni

The Last of Us dizisi hem eleştirmenlerce çok beğenildi hem de oldukça yüksek izlenme sayılarına ulaştı. Çoktan devam sezonu onayı almış olan dizi bizim ekip tarafından da beğenildi. Fakat seriye bayılan ve bu diziyi de gerek yayınlanacağı kanal, gerekse de işin başında oyunların da başındaki Neil Druckmann da bulunacağından merakla bekleyen ben günün sonunda istediğimi pek alamadım. Kesinlikle kötü bir işti denilmez ama beklediğime de değmedi ve sadece vasat üstü bir sonuç ile karşılaştım kendi adıma. İşte böyle hissetmemde en büyük payı olan 5 sebep:

1) Takırdayanlar Nerede?

Takırdayan bu dünyadaki enfekte olanlara verilen isim. Kendileri kıyamet sonrası dünyada hayatta kalmanın çok zorlaşmasının ve bir yerden bir yere gidileceğinde kırk kere düşünmek gerekmesinin ana sebebi. En ufak bir yeni Takırdayan ortaya çıkması ihtimali de oldukça korkulan bir durum tahmin edebileceğiniz gibi. İlk oyundaki bazı en gergin anların da katalizörü olan bu grup dizide o kadar az etkili oldu ki neredeyse varlıklarını bile unutturdular çoğunlukla. Tamam, seri hiçbir zaman en baştaki odağına onları almamıştı ama asla bu kadar geri planda da durmamışlardı. Koskoca dokuz bölümde karakterlerimizin bu korkunç yaratıklarla girdiği etkileşim bir elin parmağını geçmez. Bu yanlış tercih bizleri başka şeylerden de mahrum bırakıyor tabii, mesela bir sonraki madde gibi.

2) Aksiyon Nerede?

Oyunun diziye uyarlanacağını ilk duyduğumuzdan beridir tabii ki on beş saatlik oyunun yarısından çoğunu kaplayan oynanış tarafındaki kadar bir aksiyon görmeyeceğimizin bilincindeydik. Ama bu kadar da kısır olacağını hiç düşünmemiştim. Beşinci bölümdeki Takırdayan baskınını ve sezon finalinde fan yapımı klibi andıran uyduruk “Joel herkesi öldürüyor” montajını saymazsak uyarlandığı eserin içindeki aksiyon dozajını neredeyse tamamen unutmuş bir yapımla karşı karşıya kaldık. Yukarıdaki maddeye bağlamak gerekirse, orada yapılan şeyin devamı da bu maddeye sebep olmuş oldu bir yerde. Bill’in kasabasında ayağından asılı kalan Joel’in kurtulmaya çabalarken gelen Takırdayanları öldürmesi, yine kasabada okulda geçen Şişkin kapışması, Sam ve Henry ile kanalizasyonda gelen Takırdayan sürüsüne direniş buna en büyük örnekler. Orayı geçince ise Ellie’nin Joel’in sırtını koruduğu kısım, büyük tank gibi araçtan kaçılan kovalama sahnesi, Tommy’nin kasabasına saldıran gruba karşı kapışma, Ellie’nin David ve adamlarını atlatmaya çalıştığı yerler gibi gibi nasıl uyarlanacağını kafamda canlandırmaya çalıştığım ama ortada bile olmayan ikonik anlar var!

3) Değişen de Olmamış Değişmeyen De!

Kastettiğim şey oyundan uyarlanırken değiştirilerek aktarılan veya direkt oradan alınan sahnelerin çoğunun memnun etmemesi. Sarah’nın öldüğü günde salgın olana kadar yaptıklarını görmeye, Bill&Frank ikilisinin –tüm bölümü kaplamasını sevmesem de– ilişkilerini öğrenmeye ya da Tommy’nin kasabasını direkt devam oyununa bağlamaya pek bir itirazım yok. Fakat ne Tess’in ölümünün farklılığı, ne Joel’in Ellie’yi bıraktıktan sonra karar değiştirdiği sahnenin basitliği ne de Joel’in üniversiteden sonra yaralanışının buradaki hali hoşuma gitmedi mesela. Bire bir uyarlanan sahnelerde de Sarah’nın ölümünde yine gözlerimin dolması dışında kalanlarını sadece üzülerek izledim. Oyundaki sahnelere göre o kadar zayıf kalmışlardı ki inanamadım hatta bazen. Abi hele o “Sen benim kızım değilsin, ben de senin baban değilim.” sahnesi bu kadar mı ruhsuz yansıtılır yahu? Ayrıca meşhur zürafa sahnesini de oyundakinin aksine “biraz da olsa iyilik var” türü bir his uyandırmaktan uzak oluşu ve manzaradaki kötü yeşil perde kullanımı ile hiç etmişler.

4) Joel ve Ellie.

The Last of Us bizlere oyun dünyasının en ikonik ikililerinden birini kazandırdı ve bunlar da tabii ki serinin kalbi olan Joel&Ellie. Diziyi sevip sevmeyeceğimize, izlerken benimseyip benimseyemeyeceğimize yönelik en büyük unsur da bu karakterlerin yansıtılışıydı tabii. Can sıkıntısıyla bildiriyorum ki bunlar Joel ve Ellie değildi. Size çok yakın zamandan bir örnek vereceğim: Uncharted filmini sevmiştim ama filme dair en büyük eleştirim başroldeki iki karakterin Nathan Drake ve Victor Sullivan ikilisi gibi hissettirmediği ve öylesine iki adamı izliyormuşum gibi bir duygu yaşatmasıydı. Ne yazık ki dizi de genel itibariyle böyle hissettirdi bana. Oyundaki benimsediğim karakterleri görüyorum gibi gelmedi çoğunlukla. Buna istisna olarak Joel için ilk bölümü, Ellie için de The Left Behind uyarlaması yedinci bölümü örnek gösterebilirim sadece. Kalan sezon boyunca Joel’in her duygusunu anlatma ve sevgili editörümüz Deniz’in tabiriyle illiyet bağı içinde boğulması ve tabii oyundaki sert, soğuk duruşa sahip olmaması bir yandan, Ellie’nin de ilk oyundaki ağzı bozuk ama masum kız çocuğundan ziyade; ikinci oyundakine yakın şekilde öldürmekten zevk aldığı suratından okunan, sadece ters cevaplar veren öfke dolu bir karakter olarak yazılması çok yanlış tercihler olmuş bana kalırsa.

5) Joel ve Ellie?

Hayır, yazım yanlışı yapmadım sevgili okur. The Last of Us dizisinin en ama en büyük günahı, seriyi sevmemizin ve on yıl sonra daha hala yoğun duygularla anmamızın en büyük sebebi olan unsuru hiçbir şekilde bana aktaramamış olması: Joel ve Ellie arasındaki bağ. Ben bu iki karakterin şu dokuz bölümde birbirlerine bağlandıklarını hiç hissedemedim yahu. Doğal bir şekilde gelişen benimsemeyi göremedim. Çok ironik olacak belki ama The Last of Us oyunundan oldukça ilham alan Logan filmi şu sezonun üçte biri kadar süresiyle daha çok ikna etmişti beni o baba-kız ilişkisine. Yahu onu geçtim, toplam süresi bu sezondan daha kısa kalan The Mandalorian’da buradaki Joel’in yanında dilsiz sayılabilecek Din Djarin ile hiçbir şekilde konuşamayan Grogu arasındaki bağ bile beni çok daha ikna etmişti işin sonunda. Ayrıca bu diyeceğimde direkt oyuncuları suçlamak istemiyorum çünkü senarist ve yönetmenlerin de payı var ama Troy Baker ve Ashley Johnson cidden acayip oyuncularmış yahu! Şuradaki Pedro Pascal bile zayıf kaldı. Bella Ramsey en baştan beri içime sinmiyordu da, belki izleyince geçer demiştim. Hakkını yemeyeyim, yedince bölümde iyi iş çıkarmıştı en azından.

Benim azınlıkta kaldığımı gözlemlediğim hislerim bunlar diziye dair. Evet, okuyunca çok olumsuz geliyor kulağa ama başta da dediğim gibi, dizi vasatın üstünde kesinlikle. Sadece insan bu kadar hayran olduğu bir şeyi, sıraladığım diğer unsurlarla da birleştirdiğinde çok daha fazlasını bekliyor ve bulamayınca da üzülüyor haliyle. En emin ellerde dediklerimiz bile maksimum bu olabiliyorsa, belki de cidden video oyunları kendi medyumlarında kalmaya devam etmeli.

Bu maddelerden kaçına itirazınız var? Bu dizi son yılların en müthiş işi mi? Gereksiz abartıldığını düşünüyor musunuz? İkinci sezonu merak ediyor musunuz? Sizce neleri değiştirecekler ya da direkt diziye koymayacaklar? Mesela ben Abby tarafındaki bazı sahneleri bütçe yüzünden yapmayacaklarından çekiniyorum şimdiden. Siz en iyisi fazla unlu mamül tüketmeden önce sorulara cevaplarınızı aşağıya bırakın.



Geekyapar!

https://ift.tt/Ygcnf4m

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

İletişim